Televizyon dünyası, kanalların pek sabırsız reyting tutkuları yüzünden fark edilmeden, 3-4 bölümde yayından kaldırılan iyi işler çöplüğü. İşte onlar arasından bu blog yazarının aklında kalanlar:
Dış Kapının Mandalları: Ekşi Sözlük'ten edindiğimiz bilgilere göre, bu ironik gerçekçi apartman/mahelle öyküsünü Engin Günaydın yazıyormuş. Binnur Kaya, Olgun Şimşek, Şebnem Sönmez, Devin Özgür Çınar başrollerdeydi. Star'daydı. 3-4 bölüm ya oynadı ya oynamadı. Kriz ortamında ucuz sit-comlar büyük ihtimalle tekrar gündeme gelecek, ama bunun neredeyse tüm oyuncuları halihazırda Avrupa Yakası'nda ter döktüğü için pek şansı yok. Keşke olsa!
Mars Kapıdan Baktırır: Sumru Yavrucuk ve şimdinin mademoisselle'i Zerrin Tekindor ve bir de astroloji bu dizide başroldeydi. ATV yaz dizisiydi. Oldukça tempolu, iyi bir işti. Kerem Çatay (Yaprak Dökümü ve Aşk-ı Memnu'nun yapımcısı) ve Ece Yörenç (aynı dizilerin senaristi) için iyi bir alıştırma olmuş ama belli ki.
Şapkadan Babam Çıktı: TRT'nin 2000 başlarında iyi işler (Şaşıfelek Çıkmazı, Yeditepe İstanbul, Karanlıkta Koşanlar) yaptığı güzel dönemden akılda kalan, ama hak ettiği ilgiyi göremememiş bir yapım. Kadrosu Fikret Kuşkan, Bennu Yıldırımlar, Müşfik Kenter, Halit Ergenç gibi isimlerden oluşmaktaydı, öyle söyleyeyim ben size. Berkun Oya yazıyordu. Ama bu da 10-12 bölümde yayından kalktı.
Bazı işlerin seyirciyle daha yakından iletişim kurması için daha fazla zaman ve tanıtım gerekebilir. Ama gel de anlat bunu reyting canavarı televizyonlara ve reklamverene. Kim suçlu bilemedim, ama suçların bu nitelikli yapımlarda olmadığı kesin.
Türkiye'deki popüler kültür ürünleri üzerine fikirler, düşünceler... Popüler kültür önemlidir, üzerinde düşünülmesi gereklidir.
28 Ekim 2008 Salı
13 Ekim 2008 Pazartesi
Amerikan seçimlerinde "Tina Fey faktörü" ve Türkiye siyaseti hakkında düşündürdükleri

Amerika'da çoktan bir star haline gelen Tina Fey, seçim kampanyaları sırasında Saturday Night Live'da gerçekleştirdiği Sarah Palin taklitleriyle şimdi tüm dünyada tanınan bir isim haline geldi. Eğer Amerikan seçimlerini biraz olsun takip ediyorsanız, NBC'nin sitesinde bulabileceğiniz skeçlerden birini seyredin... Tina Fey'in muhteşem yeteneğine hayran kalacaksınız, çok güleceksiniz, ve çok düzeyli ama aynı zamanda komik olmayı başaran bir eleştiri nasıl olur göreceksiniz.
Fey, Palin taklitlerine kurgusal bir Hillary-Palin buluşmasıyla başladı. Ancak Palin'in gerçek performansları süper mizahi malzeme sununca, Fey taklitleri neredeyse haftalık hale getirdi: Palin o hafta ne yapsa, SNL'de onun parodisi yapılıyor: Başkan Yardımcıları arasındaki münazara, Palin'in Katie Couric'e verdiği katastrofik röportaj... Hepsi birbirinden komik ve çok keskin gözlemlere dayalı, mizah dozu çok iyi ayarlanmış skeçler. Fey'in aynı zamanda yazarak yeteneğine ağzımızı açık bıraktığı skeçlerde, sadece Palin eleştirilmiyor. Örneğin Başkan Yardımcıları münazarasında Biden'ın ego patlamalarına da şahit oluyoruz. Ama hem Fey'in olağanüstü yeteneği, hem de Palin'in sunduğu olağanüstü materyal dikkatleri ister istemez Palin parodisine çeviriyor.
BBC'nin verdiği bilgilere göre gözlemciler çoktan seçimlerde "Tina Fey faktörü"nden bahsetmeye başlamış bile. Fey'in gözlemleri ve eleştirileri öyle keskin ki, skeçlerden sonra Palin'e verilen destek azalıyormuş! Bazı uzmanlar, Palin'in seçimlerde karşılaştığı en büyük güçlüğün Fey'in parodileri ve bunların yarattığı kamuoyu etkisi olduğunu öne sürmeye başlamış.
Şimdi, çok kaba bir karşılaştırma olacak ama, neden bizde böyle düzeyli ama komik bir siyasal eleştiri yok? Aslında vardı da, ama neden son birkaç yılda neredeyse tamamen ortadan kalktı? Bunun müessibi Tayyip Erdoğan'ın eleştiriye karşı olan inanılmaz tahammülsüzlüğü mü, medyamızın son birkaç aya kadar AKP'te verdiği neredeyse tam destek mi, yoksa televizyonlarımızda dizi ve Var mısın Yok musun istilası yüzünden böyle bir eleştiri mekanizmasının gelişebileceği bir program yapılamamasından mı? Yoksa olayın Başbakan'ın ya da bakanlarının malzeme sunmuyor olmasıyla alakasının olmadığı çoook açık!
Fey, Palin taklitlerine kurgusal bir Hillary-Palin buluşmasıyla başladı. Ancak Palin'in gerçek performansları süper mizahi malzeme sununca, Fey taklitleri neredeyse haftalık hale getirdi: Palin o hafta ne yapsa, SNL'de onun parodisi yapılıyor: Başkan Yardımcıları arasındaki münazara, Palin'in Katie Couric'e verdiği katastrofik röportaj... Hepsi birbirinden komik ve çok keskin gözlemlere dayalı, mizah dozu çok iyi ayarlanmış skeçler. Fey'in aynı zamanda yazarak yeteneğine ağzımızı açık bıraktığı skeçlerde, sadece Palin eleştirilmiyor. Örneğin Başkan Yardımcıları münazarasında Biden'ın ego patlamalarına da şahit oluyoruz. Ama hem Fey'in olağanüstü yeteneği, hem de Palin'in sunduğu olağanüstü materyal dikkatleri ister istemez Palin parodisine çeviriyor.
BBC'nin verdiği bilgilere göre gözlemciler çoktan seçimlerde "Tina Fey faktörü"nden bahsetmeye başlamış bile. Fey'in gözlemleri ve eleştirileri öyle keskin ki, skeçlerden sonra Palin'e verilen destek azalıyormuş! Bazı uzmanlar, Palin'in seçimlerde karşılaştığı en büyük güçlüğün Fey'in parodileri ve bunların yarattığı kamuoyu etkisi olduğunu öne sürmeye başlamış.
Şimdi, çok kaba bir karşılaştırma olacak ama, neden bizde böyle düzeyli ama komik bir siyasal eleştiri yok? Aslında vardı da, ama neden son birkaç yılda neredeyse tamamen ortadan kalktı? Bunun müessibi Tayyip Erdoğan'ın eleştiriye karşı olan inanılmaz tahammülsüzlüğü mü, medyamızın son birkaç aya kadar AKP'te verdiği neredeyse tam destek mi, yoksa televizyonlarımızda dizi ve Var mısın Yok musun istilası yüzünden böyle bir eleştiri mekanizmasının gelişebileceği bir program yapılamamasından mı? Yoksa olayın Başbakan'ın ya da bakanlarının malzeme sunmuyor olmasıyla alakasının olmadığı çoook açık!
6 Ekim 2008 Pazartesi
Deniz Seki ve "Sahici"
Deniz Seki, magazin gündeminde yer ediş biçimiyle biraz antipatik kaçsa da, müzikal anlamda artık oturmuş ve başarılı bir kariyere sahip. Aşk kadını kimliğini yeni albümü Sahici'de de sürdürüyor, yine aşkın ulaşılmazlığıyla, insana yaşattığı çıkmazlarla ilgili şarkılar söylüyor. Deniz Seki'yi, ona benzemeye çalışan, tabiri caizse daha ikinci sınıf şarkıcılardan ayıran şey, Seki'nin şarkılarını kendi yazıyor olması. Ve şarkılar, hiç de öyle yabana atılacak cinsten değil. Büyük bir heyecanla şarkı yazarlığını alkışladığımız Yalın'daki mantık ve prozedi hataları mesela, Seki'nin temiz ve yalın sözlerinde yok. Seki'nin müzikleri de, yeri geldiğinde arabesk nağmelerini sıkça ve başarıyla kullanan, akılda kalan, dinleyiciye de çok hoş duygular geçiren iddialı çalışmalar. O yüzden Seki'yi kutlamak gerektiğini düşünüyorum.
Seki'nin albüm isimlerine baktığınızda, kariyerinin başından beri, Seki'nin derdinin kendi gibi olmak, kendini anlatabilmek olduğunu fark ediyorsunuz. Sırasıyla albüm isimleri: Hiç Kimse Değilim, Anlattım, Şeffaf ve Sahici (aradaki Aşk Denizi ve Aşkların En Güzeli tezimi desteklemedi). Ben bu albüm isimlerinden ve Deniz Seki'nin şu zamana kadarki çalışmalarından inandırıcı olabilmeyi, kendini anlatabilmeyi dert edindiğini anlıyorum. Hiç kolay değil, insan çoğu zaman kendisinden de şüphe eder durumda artık. Duygu yoğunluğu yaşayacağı zamanlarla yaşaması gereken (öğretilen) zamanlar, çoğu insanda örtüşmüyor. Seki de, elinden geldiğince bu uyuşmazlığı anlatma ve onu anlatarak aşabilme derdinde. Belki de herkesin yaşadığı bu duyguları, Seki aşk merkezli bir şekilde anlatmayı tercih ediyor.
Yanda, haftanın şarkısı olarak kendisine yer bulan Aptal'ın klibinde de yine aynı dertler var. Seki, gazetecilere röportaj verirken, aslında onun gerçek bulduğu tek şeyi yani aşık olmayı konuşuyor, sevdiğine sitem ediyor. "Hayat buysa gerçek nedir?" sorusuna geçici bir yanıt buluyor.
Aptal, çok güzel bir şarkı. Seki beklentileri yine karşılıyor. Ama sanatçı kelimesini hak eden bu şahsiyetin, en azından bu zamanlarının klasiği, "Masal"dır (Aşk Denizi albümünden, 2005). Buyurun sözlere:
Zor olanı seviyor
İnsan her defa
Gerçeği bende
Sahtesi dilde gizli
Kalbe yenik düşen
Aşk kelimesinin
Üzüleni ben
Üzeniyse kalpte gizli
Çok zor bunu inan anlatamam
Çok zor
Gerçeğiyle yüzleşince yoksun
Aynalara baka baka
Kendini kendine şikayet ediyorsun
Delirir gibi
Biliyorum kolay değil
Hayat buysa gerçek nedir
Ağlamaya alıştırdın
Ölüm bize masal gelir
-- Sorun şu ki, insan sahici olmaya çalıştıkça, önceki yaptıklarından sahici olmayanları arındırmaya çalıştıkça, üzerine düşündükçe ve düşündükçe ve düşündükçe, bazen "yanlışlıkla" daha az sahici oluyor. O yüzden de, biliyor Deniz hanım, "kolay değil", "kendini kendine şikayet ediyorsun" - "delirir gibi".
5 Ekim 2008 Pazar
Dilber hala "koparttı"!

Binnur Kaya'nın, taa Çarli'deki Hijyen, hatta Hülya Avşar Show'daki Asabiye hallerinden beri fanıyım. Çok iddialı olacak ama, kendisiyle ilk röportajı da bendeniz yapmış olabilirim. Lisedeydik, yıl 2000, ya yaaa. Bazı oyunculara, şarkıcılara, yönetmenlere ısınıveriyorsunuz, nedenini siz de bilmiyorsunuz, hatta sorgulamıyorsunuz. Onlar, birçoklarının olmasa da sizin starınız oluyor, ne yapsalar batmıyor. Binnur Kaya gibi -bence- biraz geç gelen bir şöhrete kavuştuklarında da "ben demiştim, ben anlamıştım" deme ayrıcalığına kavuşmuş oluyorsunuz.
Binnur Kaya, bir dolu işte yer aldı, hepsine de güzel enerjiler kattı. Bunların arasından en başarılıları, Bir Demet Tiyatro'daki unutulmaz Pala Şamuran, Babam ve Oğlum'daki Hanife Yenge ve Yabancı Damat'taki Nazire olarak hafızalara yer etti. Ancak Kaya'nın Beyaz Show'a baş konuk olarak çağrılmasını sağlayacak popülarite, memleketin neredeyse tek komedi dizisi Avrupa Yakası'nda canlandırdığı Şahika Koçarslanlı karakteriyle oldu. O kadar başat bir karakterdi ki, Birsel 5. sezonun (2007-2008) ilk üç bölümünü onu tanıtmaya adadı denilebilir. Şimdi Şahika, oturmuş karakteriyle, iyi ve kötü yanlarıyla vazgeçilmez bir Avrupa Yakası karakteri, popüler kültürümüzde yeri sağlamlaşacağı belli olan bir yorum.
2008-2009 sezonunun 2. bölümünde Kaya, bir karakterle daha çıktı, Avrupa Yakası izleyicisinin karşısına... Osman ve Şahika'nın Adanalı bekar halaları Dilber. Dilber Hala, hiç evlenmemiş, alaturka ve kesinlikle sivridilli. Tip olarak da, tepkilerini gösterme açısından da yeğeni Şahika'ya çok benziyor(!) ama araları sosyetik Şahika'nın bu benzerliği kabullenememesi yüzünden çok bozluk. Dul Aslı'yı beğenmedi, kendisini seven biricik yeğeni Osman'a yakıştıramadı. Ama Tahsin'e ilk görüşte kanı "kaynayıverdi", bunu belli etmekten de hiç çekinmedi. Dilber karakterinin nasıl ortaya çıktığını ilk ağızdan (Birsel) öğrenmek isteyen buraya tıklar.
Binnur Kaya, olağanüstü yetenekli bir oyuncu. Zamanlaması, çok nadiren teklese de, bence çok iyi. Birbirinden farklı taşkın dişi karakterleri böylesine özgün biçimde yorumlaması onu çoktan memleketin en iyi komedyenleri arasına soktu bence. Biraz farklı karakterlerde görmek bence de gerekli, ama çok uzun olmasını ümit ettiğim kariyerinde nasılsa farklı roller oynama şansı da yakalayacaktır.
Bildiğiniz gibi ülkemizde iyi komedyen konusunda da sıkıntı var, özellikle kadın komedyen dalında. Binnur Kaya, kuşağının en iyi kadın komedyeni bana kalırsa. Hasibe Eren, iyi ama oyunculuğu biraz fazla çalışılmış duruyor. Gülse Birsel'in senarist kimliği daha önde. Dolunay Soysert, çok başarılı bir oyuncu ama sanki komedyen değil. Evrim Akın, yazık ediyor Bez Bebek'te kendine, ama en iyi zamanında bile Binnur Kaya değildi. Var mı başka?
Binnur Kaya, bir dolu işte yer aldı, hepsine de güzel enerjiler kattı. Bunların arasından en başarılıları, Bir Demet Tiyatro'daki unutulmaz Pala Şamuran, Babam ve Oğlum'daki Hanife Yenge ve Yabancı Damat'taki Nazire olarak hafızalara yer etti. Ancak Kaya'nın Beyaz Show'a baş konuk olarak çağrılmasını sağlayacak popülarite, memleketin neredeyse tek komedi dizisi Avrupa Yakası'nda canlandırdığı Şahika Koçarslanlı karakteriyle oldu. O kadar başat bir karakterdi ki, Birsel 5. sezonun (2007-2008) ilk üç bölümünü onu tanıtmaya adadı denilebilir. Şimdi Şahika, oturmuş karakteriyle, iyi ve kötü yanlarıyla vazgeçilmez bir Avrupa Yakası karakteri, popüler kültürümüzde yeri sağlamlaşacağı belli olan bir yorum.
2008-2009 sezonunun 2. bölümünde Kaya, bir karakterle daha çıktı, Avrupa Yakası izleyicisinin karşısına... Osman ve Şahika'nın Adanalı bekar halaları Dilber. Dilber Hala, hiç evlenmemiş, alaturka ve kesinlikle sivridilli. Tip olarak da, tepkilerini gösterme açısından da yeğeni Şahika'ya çok benziyor(!) ama araları sosyetik Şahika'nın bu benzerliği kabullenememesi yüzünden çok bozluk. Dul Aslı'yı beğenmedi, kendisini seven biricik yeğeni Osman'a yakıştıramadı. Ama Tahsin'e ilk görüşte kanı "kaynayıverdi", bunu belli etmekten de hiç çekinmedi. Dilber karakterinin nasıl ortaya çıktığını ilk ağızdan (Birsel) öğrenmek isteyen buraya tıklar.
Binnur Kaya, olağanüstü yetenekli bir oyuncu. Zamanlaması, çok nadiren teklese de, bence çok iyi. Birbirinden farklı taşkın dişi karakterleri böylesine özgün biçimde yorumlaması onu çoktan memleketin en iyi komedyenleri arasına soktu bence. Biraz farklı karakterlerde görmek bence de gerekli, ama çok uzun olmasını ümit ettiğim kariyerinde nasılsa farklı roller oynama şansı da yakalayacaktır.
Bildiğiniz gibi ülkemizde iyi komedyen konusunda da sıkıntı var, özellikle kadın komedyen dalında. Binnur Kaya, kuşağının en iyi kadın komedyeni bana kalırsa. Hasibe Eren, iyi ama oyunculuğu biraz fazla çalışılmış duruyor. Gülse Birsel'in senarist kimliği daha önde. Dolunay Soysert, çok başarılı bir oyuncu ama sanki komedyen değil. Evrim Akın, yazık ediyor Bez Bebek'te kendine, ama en iyi zamanında bile Binnur Kaya değildi. Var mı başka?
Yıldızlar da kayar, durmaz yerinde!
2000 sonrasının popçuları arasında, şöyle tam bir heyecan dalgası yaratıp kesin kalıcı işler yapacak denilen kaç isim çıktı? Hande Yener, evet olmuştur, pop tarihimizde yer alacağı kesinleşmiştir. Yalın'dan biraz umutluyuz, hala... Keremcem, fena gitmiyor, Aykut Gürel sayesinde. Bengü, bana sorarsanız hala sallantıda, ses rengi çok güzel de, bu kız yaptıklarına bir Demet Akalın gibi inanmıyor, ayrıca yorum da sık sık tekdüzeleşebiliyor. Yani, gördüğünüz gibi bir sıkıntı var müzik piyasamızda, sadece satışlar anlamında değil, yaratıcılık ve heyecan anlamında da bir tıkanmışlık var.
Bu yılların tanımlayıcı özelliği, "dımtıs" ve tutunmaya çalışan ortalama sanatçılar. Tan'ın son klibi, Ferdi Tayfur cover'ı "Yıldızlar da Kayar", bu iki özelliği de gözümüzün içine sokuyor. Şarkı "dımtıslanmış" ve Tan'ın ikisi de vasat sayılabilecek yorumuna ve müzikal persona'sına bırakmış. Onur Baştürk'ün de dediği gibi, olmuş mu o surata boya sürmeler falan? Ayrıca şarkının ruhunu da cover yakalayamamış, yaratıcı bir ruh da katamamış. Gece kulüplerine meze bir cover yine, hem de niyeyse yaz bitiminde...
Yine de, insan severek dinliyor şarkıyı, aklına ve diline doluyor. Neden? Çünkü, şarkı çok güzel. 70'lerin içten arabeskinin en güzel örneklerinden biri, nakaratı çok akılda kalıcı ve ilginç. Velev ki, internet var, Tan'dan dinlemek zorunda değilsiniz bu güzide eseri! Dailymotion'dan hem Ferdi Tayfur'un uncovered halini, hem de Kıraç'ın aslına uygun olarak söylediği halini bulabilirsiniz!
Ve şarkıya böylece bir kez daha aşık olursunuz. Daha yavaş söylendiğinde, ruhunu vere vere söylendiğinde ne de güzel, ne vurucu hale geliyor şarkı. Ben, Ferdi Tayfur hayranları kızacaktır ama, en çok Kıraç'ın yorumunu beğendim. Sesine çok gitmiş; şarkının 2.5 dakikalık hali de, tadını damağınızda bırakıyor, kendini tekrar tekrar dinletiyor.
Bu "Yıldızlar da Kayar" çok güzel fikirler getiriyor aklıma, onları da sonra paylaşayım!

Bu yılların tanımlayıcı özelliği, "dımtıs" ve tutunmaya çalışan ortalama sanatçılar. Tan'ın son klibi, Ferdi Tayfur cover'ı "Yıldızlar da Kayar", bu iki özelliği de gözümüzün içine sokuyor. Şarkı "dımtıslanmış" ve Tan'ın ikisi de vasat sayılabilecek yorumuna ve müzikal persona'sına bırakmış. Onur Baştürk'ün de dediği gibi, olmuş mu o surata boya sürmeler falan? Ayrıca şarkının ruhunu da cover yakalayamamış, yaratıcı bir ruh da katamamış. Gece kulüplerine meze bir cover yine, hem de niyeyse yaz bitiminde...
Yine de, insan severek dinliyor şarkıyı, aklına ve diline doluyor. Neden? Çünkü, şarkı çok güzel. 70'lerin içten arabeskinin en güzel örneklerinden biri, nakaratı çok akılda kalıcı ve ilginç. Velev ki, internet var, Tan'dan dinlemek zorunda değilsiniz bu güzide eseri! Dailymotion'dan hem Ferdi Tayfur'un uncovered halini, hem de Kıraç'ın aslına uygun olarak söylediği halini bulabilirsiniz!
Ve şarkıya böylece bir kez daha aşık olursunuz. Daha yavaş söylendiğinde, ruhunu vere vere söylendiğinde ne de güzel, ne vurucu hale geliyor şarkı. Ben, Ferdi Tayfur hayranları kızacaktır ama, en çok Kıraç'ın yorumunu beğendim. Sesine çok gitmiş; şarkının 2.5 dakikalık hali de, tadını damağınızda bırakıyor, kendini tekrar tekrar dinletiyor.
Bu "Yıldızlar da Kayar" çok güzel fikirler getiriyor aklıma, onları da sonra paylaşayım!
Hayatı film olursa, Ferdi Tayfur'u kimin oynayacağı konusunda benim bir fikrim var: Engin Günaydın!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)